Sanal Gerçeklik (SG), teknoloji kullanılarak oluşturulan kurgular ile gerçek ve hayalin birleştirilmesidir. Sanal öğrenme ortamları, gelişen teknolojinin eğitim-öğretim ortamlarına dahil edilmesiyle birlikte öğrencilerin öğrenme deneyimlerini zenginleştirmek için tasarlanmış platformlardır. Sanal öğrenme ortamları da teknoloji ile birlikte değişim ve gelişim göstermektedir. Son olarak sanal gerçeklik teknolojilerinin eğitim-öğretim ortamlarına dahil edilmeye hazır durumda olduğu ve eğitsel kazanımlar bakımından yüksek potansiyel taşıdığı görülmektedir.

Sanal gerçeklik teknolojisi, bireylerin çok daha karmaşık sorunları çözmek için bilgisayarlarla doğrudan etkileşimde bulunabilecekleri bir araçtır ve sanal gerçekliğin en önemli özelliği gerçek ortamları taklit etmesidir. Geliştiriciler günümüzde, inandırıcı davranışlarda bulunan yapay zekalarla dolu, şaşırtıcı derecede gerçekçi dünyalar yaratabilmektedirler. Sanal gerçeklik ifadesi tarihsel süreçte her ne kadar sanal ortam, üç boyutlu simülasyon, bilgisayar ve konsol oyunları, görselleştirme, sayısal prototip gibi ifadeleri karşılamak için kullanılsa da, günümüzde başlıklar aracılığıyla, 360 derece görüş sağlayan sanal bir küre içerisinde etkileşim kurulabilen sanal ortamların deneyimlenebildiği sistemler için kullanılmaktadır.

Sanal gerçeklik, yaratılan ve ya tasarlanan dünyada 5 duyu organımızın ikisine (görme-duyma) hitap edebilmekteyken; gelişen teknolojilerle birlikte koku ve dokunma duyuları da simüle edilmektedir. Zaman ve mekanın somut gerçekliği dışında insanlığa apayrı bir evren sunabilmekte ve gün geçtikçe de gerçeğe çok yakın hale gelmektedir. Bu her ne kadar distopyan bir dünyanın sinyallerini verse de günümüz bilgi teknoloji çağında eğitimden sağlığa, endüstriden savunma sanayiine kadar bir çok alanda kullanılmakta ve üretim maliyetlerini de düşürmektedir. Buradaki tek gerçek, sanal gerçeklik deneyiminin bireyde ‘gerçek’ bir hissiyatın karşılığını bulmasıdır. Aksi halde beynimiz bu durumu gerçekle bağdaştırmıyor ve sanal gerçeklik deneyimini ‘mış gibi’ sürecinde bırakıyor.

Özellikle oyun sektöründe kendini gösterse de aslında saniyenin onda biri hızında bir güce sahip olan günümüz 5G teknolojileriyle bilginin ulaşım hızı insanlık tarihinin en hızlı üretim ve iletişim ağına sahip olmasını sağlamıştır. Tam da bu sebepten dolayı artık sanal gerçeklik gözlükleri ve robotik kodlama birleşerek yepyeni bir Tıp Mühendisliği alanı yaratmış ve uzaktan kontrol edilebilen bir şeye dönüşmüştür. Dolayısıyla sanal gerçekliği oyun piyasının domine ettiği gerçeği gün geçtikçe etkisini yitirmektedir. Özellikle akademik makalelerdeki yaratım sürecinde, film endüstrisinde de kendini gösterecek olan bu teknoloji yakın gelecekte sizi; Raskolnikov’la aynı basık odada oturmanızı sağlayabilecek, kıtalar arası ameliyatları gerçekleştirebilecek ve Newton’la ortak fizik çalışmalarına katılabilecek bir kudrete sahip olacaktır.

Mobilize materyallerde de kullanılabilen sanal gerçeklik IOT sayesinde çok daha portatif, taşınabilir ve katlanabilir bir hale dönüşmesi de öngörüler arasında. Zaman/mekan bağımsız olarak görüş kabiliyetinizin simülatif bir alanda şahinden daha da keskin bir hal alması içten bile değil.

Yapılan araştırmalar gösteriyor ki; okunan şeylerin %10’nun, görüp duyduğumuzun %50’inin, anlattığımızın %70’inin, yaşadıklarımızın da %90’ının hatırlanıyor. Sanal gerçeklik teknolojisinin eğitim dünyasına girmesiyle akademinin ve temel eğitimin ne denli bir ivme kazanacağı aşikar.

Dijital trendler arasında gelecek yılların da en güçlü trendi arasında gösterilen sanal gerçeklik tüm dünyayı ve hayatımızı nasıl değiştirip dönüştürecek hep beraber göreceğiz.